Dün Fenerbahçeli taraftarlar 80 dakikası keyifli, eğlenceli, son
10 dakikası ise kabus gibi bir maç izledi. Peki ne oldu da taraftarın son yarım
saatinde şarkılar söylemeye başladığı, 2-0’dan sonra 3’e, 4’e götürülebilecek maç
berabere bitti. Ben bunu dünkü maç için tek şeyle açıklayacağım: Takımdaki
özgüven eksikliği…
Aykut Hocayı sene başından beri çıkardığı 11’lerle ben dahil
çoğumuz eleştirdik. Ancak dün çıkan 11 bence çok doğruydu. Kalabalık, sert orta
sahayla direnci arttırıp oyunun merkezinde rakibe hakimiyet kurmak asıl amaçtı.
Çıkan ilk 11 bunu sağlamaya yönelikti ve maçın genelinde bunun başarıldığını
söylemeliyim. İlk yarı ve ikinci yarı sonundaki panik, geçen seneden beri devam
eden geriye çekilme hastalığı takımdaki özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Bunları
halletmemiz gerekiyor acilen. Bir galibiyet çok şeyi değiştirecekti. Ama
olmadı. Hepimizi çok üzen de işin bu tarafı oldu ne yazık ki..
Dün maçtan sonra sosyal medyada v.s genel eleştiriler, yaptığı
değişiklikler sebebiyle yine Aykut Hoca’ya yoğunlaştı. Peki dün Aykut Hoca ne değişiklikler
yaptı? İlk değişiklik Cristian... Alex hafta sonu 90 dakka sahada kaldı. 60’tan
sonra iyice oyundan düşmeye başladı. Alex’i
çıkarmanız gerekiyor. Yerine daha dirençli ofansif özellikleri de olan bir orta
saha alacaksınız oyuna. Peki yedek kulübesinde kim var?
Cristian,Stoch,Semih,Bienvenu... Futbolla ilgili 100 kişiye sorsak dürüstçe cevap
verildiği takdirde çoğunun dünkü maç şartlarında Cristian’ı tercih edeceğini
düşünüyorum. Semih ya da Stoch diyenler de olacaktır. Ama bence doğru tercih
hafta sonu 90’da gol atarak morallenmiş Cristian’dı. İkinci değişiklik Bienvenu…
Sow bilindiği gibi sakatlıktan çıktı. Maç boyunca çok etkili olamadı. 70’den
sonra ileride hiç top tutamamaya başladı. Sow’u değiştirip hem ileride topu
tutan hem de defans arkasına koşu yapabilecek bir forvete ihtiyacınız var. Aykut
Hoca Bienvenu’yu aldı. Bence yine dünkü maç dahilinde futbolcu özelliklerine
bakıldığı zaman o da yanlış bir tercih değil. Sakatlıklar sonucu eldeki buydu sonuçta.
Oyuna giren Bienvenu ve Cristian “kendilerinden bekleneni verebildi
mi?” sorusuna vereceğimiz cevap ise kocaman bir “hayır” olacak
maalesef. Özellikle Bienvenu’nun dünkü maç itibariyle Fenerbahçe’deki kredisini büyük
ölçüde tükettiğini söylememiz gerekiyor. Oyuna pas yapsın orta sahanın direncini
arttırsın diye alınan Cristian ise pas tercihlerinde çok hata yaptı kendinden
bekleneni hiç veremedi.
Bazı şeyleri çok çabuk unuttuğumuz, değersizleştirmeyi çok
sevdiğimiz için dün nasıl bir takımla oynadığımızı hatırlatmak isterim. Marsilya
an itibariyle Fransa liginde 5’te 5’le lider… Fransa lig tarihinde uzun
süredir böyle bir başlangıç görülmedi. Lyon’un o altın senelerinde bile böyle
bir sezon başı istatistiği yok. Fenerbahçe elit liglere baktığımız zaman dün
Avrupa’nın en formda takımlarından biriyle oynadı. Maçtan bir gün önce köy
takımı, süper ligde küme düşer denilen Spartak Moskova’nın Barcelona’da nasıl
bir maç oynadığını da herkes görmüştür sanıyorum.
Evet Fenerbahçe dün büyük bir fırsat kaçırdı. Gurubun diğer
maçı da berabere bittiği için liderlik için büyük bir avantaj yakalanabilirdi. Ama
olmadı. Bu maçtaki artıları eksileri görüp önümüze bakacağız. Eksilerden
başlayalım. Öncelikle en büyük sorun öz güven... Takımın ligde şampiyonluğu,Avrupa’da
başarıyı yakalayabilecek bir potansiyele sahip olduğunu hissedeceği değerli bir
galibiyete ihtiyacı var. Gol yedikten sonra takım çok panik yapıyor. Oyundan
tamamen kopuyoruz. Dün 83’te ilk golü yedikten sonra takım tamamen dağıldı. Aykut
Hoca’nın buna yoğunlaşması gerekiyor. Takıma maç önü,maç sonu konuşmalarıyla
daha fazla güven aşılamalı. Dünkü maçtan bağımsız yaptığı değişikliklerle artık
bir hastalık haline gelen takımın psikolojik olarak geriye çekilmesini
engellemeli… İkinci bir konu özellikle Bekir’in olduğu maçlarda defansta pas
yapma hastalığı... Bekir’in defansta ince işlere girmemesi gerekir. Dün bu hastalık
nedeniyle çok gereksiz top kayıpları yaptık aynı GS Süper kupa maçındaki gibi.
Artılara geçecek olursak, MİY maçının ilk yarısını ve dünkü maçı baz aldığımızda ben Meireles-Topal
uyumunu çok beğeniyorum. Sezon başında acımasız eleştirilen Topal son 1 aydır
takımın en iyisi konumunda. Meireles’in gelişiyle daha da rahatladı.Oyunun
kalbi ve sezon başından beri Fenerbahçe’nin en çok eleştirdiğimiz bölgesi orta saha olduğu için bu uyum geleceğe umutla
bakmamı sağlıyor. Alex sorununun heykel açılışıyla tamamen bittiğini söylemiştik
ve 2 maçtır Alex’in saha içi pozitif görüntüsü oyundan çıkarken Aykut Hoca ile
tokalaşmaları sorunun bittiğinin belgesidir. Sow’un sakatlıktan çıkmış olması, güçsüzlüğü
ve Kuyt’un yokluğu dün ofansta bizi zorladı. Onlardan birinin bu orta sahayla "sağlamken" oynaması ve Krasic’in dönüşü ofansif etkinliğimizi arttıracaktır.
Son söz olarak kötü sonuç sonrası antrenörün, futbolcunun
eleştirilmesi dünyada ve Türkiye’de değişmez bir gerçek olmasına rağmen dün
akşam itibariyle “oyuncu değişikliği odaklı” acımasız Aykut Kocaman
eleştirisini kabul etmiyorum. Aykut Hoca’nın dediği gibi bu ülkede teknik
direktör takımı kurulmasına izin verilmiyor. En ufak fırsatta sallıyoruz hocaya... Ben
dün saha içine baktığımda Aykut Kocaman’ı sezon başından beri eleştirdiğimiz
oyuncu tercihi hatalarından arınmış gördüm. Saha içinde böyle devam ettikçe
Aykut Hoca, Fenerbahçe taraftarı ondan desteğini eksik etmemeli ve onu rahat
bırakmalı. Ancak Aykut Hoca’da maç öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalarda
bahsettiğimiz öz güven problemine eğilmeli ve geçen seneki gibi lider vasıflı
konuşmalarını arttırmalı.
Fenerbahçe bu gruptan öyle yada böyle çıkacaktır. Fenerbaçeliler
gönlünü ferah tutsun. Ben Meireles transferi sonrası oluşan kadro çeşitliliği ve
Alex sorununun tamamen bitmesi nedeniyle enseyi karartacak bir tablo görmüyorum.
Twitter: cihanbaykal
Twitter: cihanbaykal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder