21 Eylül 2012 Cuma

Özgüven ve Umut

Dün Fenerbahçeli taraftarlar 80 dakikası keyifli, eğlenceli, son 10 dakikası ise kabus gibi bir maç izledi. Peki ne oldu da taraftarın son yarım saatinde şarkılar söylemeye başladığı, 2-0’dan sonra 3’e, 4’e götürülebilecek maç berabere bitti. Ben bunu dünkü maç için tek şeyle açıklayacağım: Takımdaki özgüven eksikliği…
Aykut Hocayı sene başından beri çıkardığı 11’lerle ben dahil çoğumuz eleştirdik. Ancak dün çıkan 11 bence çok doğruydu. Kalabalık, sert orta sahayla direnci arttırıp oyunun merkezinde rakibe hakimiyet kurmak asıl amaçtı. Çıkan ilk 11 bunu sağlamaya yönelikti ve maçın genelinde bunun başarıldığını söylemeliyim. İlk yarı ve ikinci yarı sonundaki panik, geçen seneden beri devam eden geriye çekilme hastalığı takımdaki özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Bunları halletmemiz gerekiyor acilen. Bir galibiyet çok şeyi değiştirecekti. Ama olmadı. Hepimizi çok üzen de işin bu tarafı oldu ne yazık ki..


Dün maçtan sonra sosyal medyada v.s genel eleştiriler, yaptığı değişiklikler sebebiyle yine Aykut Hoca’ya yoğunlaştı. Peki dün Aykut Hoca ne değişiklikler yaptı? İlk değişiklik Cristian... Alex hafta sonu 90 dakka sahada kaldı. 60’tan sonra iyice oyundan  düşmeye başladı. Alex’i çıkarmanız gerekiyor. Yerine daha dirençli ofansif özellikleri de olan bir orta saha alacaksınız oyuna. Peki yedek kulübesinde kim var? Cristian,Stoch,Semih,Bienvenu... Futbolla ilgili 100 kişiye sorsak dürüstçe cevap verildiği takdirde çoğunun dünkü maç şartlarında Cristian’ı tercih edeceğini düşünüyorum. Semih ya da Stoch diyenler de olacaktır. Ama bence doğru tercih hafta sonu 90’da gol atarak morallenmiş Cristian’dı. İkinci değişiklik Bienvenu… Sow bilindiği gibi sakatlıktan çıktı. Maç boyunca çok etkili olamadı. 70’den sonra ileride hiç top tutamamaya başladı. Sow’u değiştirip hem ileride topu tutan hem de defans arkasına koşu yapabilecek bir forvete ihtiyacınız var. Aykut Hoca Bienvenu’yu aldı. Bence yine dünkü maç dahilinde futbolcu özelliklerine bakıldığı zaman o da yanlış bir tercih değil. Sakatlıklar sonucu eldeki buydu sonuçta.
Oyuna giren Bienvenu ve Cristian “kendilerinden bekleneni verebildi mi?” sorusuna vereceğimiz cevap ise kocaman bir “hayır” olacak maalesef. Özellikle Bienvenu’nun dünkü maç itibariyle Fenerbahçe’deki kredisini büyük ölçüde tükettiğini söylememiz gerekiyor. Oyuna pas yapsın orta sahanın direncini arttırsın diye alınan Cristian ise pas tercihlerinde çok hata yaptı kendinden bekleneni hiç veremedi.


Bazı şeyleri çok çabuk unuttuğumuz, değersizleştirmeyi çok sevdiğimiz için dün nasıl bir takımla oynadığımızı hatırlatmak isterim. Marsilya an itibariyle Fransa liginde 5’te 5’le lider… Fransa lig tarihinde uzun süredir böyle bir başlangıç görülmedi. Lyon’un o altın senelerinde bile böyle bir sezon başı istatistiği yok. Fenerbahçe elit liglere baktığımız zaman dün Avrupa’nın en formda takımlarından biriyle oynadı. Maçtan bir gün önce köy takımı, süper ligde küme düşer denilen Spartak Moskova’nın Barcelona’da nasıl bir maç oynadığını da herkes görmüştür sanıyorum.

Evet Fenerbahçe dün büyük bir fırsat kaçırdı. Gurubun diğer maçı da berabere bittiği için liderlik için büyük bir avantaj yakalanabilirdi. Ama olmadı. Bu maçtaki artıları eksileri görüp önümüze bakacağız. Eksilerden başlayalım. Öncelikle en büyük sorun öz güven... Takımın ligde şampiyonluğu,Avrupa’da başarıyı yakalayabilecek bir potansiyele sahip olduğunu hissedeceği değerli bir galibiyete ihtiyacı var. Gol yedikten sonra takım çok panik yapıyor. Oyundan tamamen kopuyoruz. Dün 83’te ilk golü yedikten sonra takım tamamen dağıldı. Aykut Hoca’nın buna yoğunlaşması gerekiyor. Takıma maç önü,maç sonu konuşmalarıyla daha fazla güven aşılamalı. Dünkü maçtan bağımsız yaptığı değişikliklerle artık bir hastalık haline gelen takımın psikolojik olarak geriye çekilmesini engellemeli… İkinci bir konu özellikle Bekir’in olduğu maçlarda defansta pas yapma hastalığı... Bekir’in defansta ince işlere girmemesi gerekir. Dün bu hastalık nedeniyle çok gereksiz top kayıpları yaptık aynı GS Süper kupa maçındaki gibi.
Artılara geçecek olursak, MİY maçının ilk yarısını ve  dünkü maçı baz aldığımızda ben Meireles-Topal uyumunu çok beğeniyorum. Sezon başında acımasız eleştirilen Topal son 1 aydır takımın en iyisi konumunda. Meireles’in gelişiyle daha da rahatladı.Oyunun kalbi ve sezon başından beri Fenerbahçe’nin en çok eleştirdiğimiz bölgesi  orta saha olduğu için bu uyum geleceğe umutla bakmamı sağlıyor. Alex sorununun heykel açılışıyla tamamen bittiğini söylemiştik ve 2 maçtır Alex’in saha içi pozitif görüntüsü oyundan çıkarken Aykut Hoca ile tokalaşmaları sorunun bittiğinin belgesidir. Sow’un sakatlıktan çıkmış olması, güçsüzlüğü ve Kuyt’un yokluğu dün ofansta bizi zorladı. Onlardan birinin bu orta sahayla "sağlamken" oynaması ve Krasic’in dönüşü ofansif etkinliğimizi arttıracaktır.


Son söz olarak kötü sonuç sonrası antrenörün, futbolcunun eleştirilmesi dünyada ve Türkiye’de değişmez bir gerçek olmasına rağmen dün akşam itibariyle “oyuncu değişikliği odaklı” acımasız Aykut Kocaman eleştirisini kabul etmiyorum. Aykut Hoca’nın dediği gibi bu ülkede teknik direktör takımı kurulmasına izin verilmiyor. En ufak fırsatta sallıyoruz hocaya... Ben dün saha içine baktığımda Aykut Kocaman’ı sezon başından beri eleştirdiğimiz oyuncu tercihi hatalarından arınmış gördüm. Saha içinde böyle devam ettikçe Aykut Hoca, Fenerbahçe taraftarı ondan desteğini eksik etmemeli ve onu rahat bırakmalı. Ancak Aykut Hoca’da maç öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalarda bahsettiğimiz öz güven problemine eğilmeli ve geçen seneki gibi lider vasıflı konuşmalarını arttırmalı.

Fenerbahçe bu gruptan öyle yada böyle çıkacaktır. Fenerbaçeliler gönlünü ferah tutsun. Ben Meireles transferi sonrası oluşan kadro çeşitliliği ve Alex sorununun tamamen bitmesi nedeniyle enseyi karartacak bir tablo görmüyorum.

Twitter: cihanbaykal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder